Mali sorumluluk sigortası, trafik kazası neticesinde kusursuz tarafta meydana gelen zararların sigorta şirketi tarafından ödenmesinin güvence altına alındığı sigorta türüdür. Türkiye’nin de taraf olduğu ‘’Motorlu Taşıtlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’’ ile trafik kazasından dolayı zarar gören kişilerin tazminat taleplerinin karşılanması için sigorta şirketlerinin kurulması öngörülmüştür. Bunun neticesinde zorunlu mali sorumluluk sigortası yaptırma yükümlülüğü getirilmiş, trafikteki tüm araçların sigortalı olması da zorunlu hale gelmiştir. Araç sahipleri, sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere sigorta yaptırmak zorundadır, zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin tarafları ise aracı işleten ve sigorta şirketidir.
Sigorta şirketi, motorlu aracın işletilmesi neticesinde meydana gelen maddi hasarı, sağlık giderlerini ve ölüm halinde destekten yoksun kalma zararını sorumlu olduğu limit çerçevesinde tazmin etmekle yükümlüdür. Burada giderilecek olan zarar, sözleşmenin tarafı olmayan üçüncü kişiler için meydana gelen zarardır. Tazmin edilecek zararların kapsamının ne olduğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu m.90’da belirtilmiştir: ‘’Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu kanun ve bu kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/01/2011 tarihli 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.’’ Böylece sigorta şirketinin sorumlu olduğu borcun kapsamı 2918 sayılı kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlara göre belirlenmiştir. Genel şartlarla güdülen amaç, işletenin sorumluluğunu yüklenen sigorta ile ilgililerin hak ve yükümlülüklerinin düzenlenmesidir.
Trafik kazası sonucu üçüncü kişilerin zarara uğraması halinde, aracı işletenin sorumluluğu haksız fiilden doğan sorumluluk olup TBK’ya göre belirlenirken bu zararları tazmin etmekle sorumlu olan sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu durum da hesaplanan tazminat miktarlarının farklılaşmasına yol açar. Bunun sebebi ise idarenin düzenleyici işlemi niteliğindeki genel şartların tazminatın hesaplanmasını düzenleyen kurallarında, TBK’nın gerçek zararın tazminini öngören kurallarından ayrılan hükümlere yer verilmiş olmasıdır. Gerçek zararın tazminini teminat altına alan hukuki sorumluluk, genel şartlar ile daraltılabilmektedir. Oysaki anayasada belirtilen hukuk devleti ve kanunilik ilkesi dikkate alındığında, borcun kapsamının temel çerçevesi kanunla belirlenmelidir. Yürütmeye verilen bu takdir yetkisiyle zarara uğrayan üçüncü kişiler aleyhine bir durum oluşmuş ve gerçek zararlarının tazmini tehlikeye düşmüştür.
Sigorta şirketlerinin sorumluluğunun genel şartlarla belirlenmesi, özellikle araçta meydana gelen değer kaybının gerçek zarar miktarına göre daha az hesaplanmasına neden olur. Değer kaybı, trafik kazası geçirmiş ve sonrasında onarılmış olan aracın ikinci el piyasasında kaybettiği değerdir. Trafik kazası nedeniyle araç değer kaybı durumu sıklıkla meydana gelmektedir. Zira trafik kazası nedeniyle araçta yapılan onarım işlemleri aracın tramer kaydında sürekli olarak bulunmakta ve araç sahibi tarafından ikinci el araç üçüncü kişilere satılırken bu onarım kayıtları sebebiyle daha düşük bedele satılabilmektedir. Gerçek zarar (değer kaybı), genel şartlarda belirlenen birtakım kurallarla daraltılmakta, karşılanmamakta ve değer kaybı miktarı azaltılmaktadır.
Aracın değer kaybı hesaplanırken; Aracın üretim senesi, aracın hasar geçmişi ve niteliği, aracın kilometresi, aracın marka ve modeli, aracın trafiğe çıkış tarihi, aracın pazar değeri vb. noktalar dikkate alınarak gerçek değer kaybı hesaplanır. Ancak genel şartlarla teminat dışındaki durumlar belirtilmiş ve gerçek zarar hesaplanırken bu teminat dışı durumların dikkate alınmaması belirtilmiştir.
Teminat dışı olan durumlar;
1) Mini onarım ile giderilebilen basit kaporta, plastik tampon/parça onarımları, cam, radyo/teyp, lastik, hava yastığı, jant, mekanik, elektrik, elektronik ve döşeme aksamı hasarları,
2) Ana iskelet ve şaside hasar olmaksızın, vidalı parçalarda yapılan onarım/değişim ile giderilebilen hasarlar,
3) Aracın kaza anındaki rayiç değerinin %25’ini aşan değer kaybı talepleri, (Bu maddede düzenlenen sınır bir araç için talep edilecek toplam değer kaybı limiti olup daha önceden ödenen değer kaybı tazminatları limitten mahsup edilir),
4) Kaza tarihi ile ihbar tarihi arasında araç üzerinde mülkiyet değişikliği olan araçlar ile ilgili talepler,
5) Çekme Belgeli ve Hurda Belgeli işlemi görmüş araçların değer kaybı talepleri,
6) Kısa süreli kiralık araçlar, taksi, dolmuş, uzun süreli(bir yıl veya daha uzun) kiralık araçlarda eksper tarafından hesaplanan değer kaybının %50’sini aşan talepler, test aracı, koleksiyon ve antika sayılan araçlardaki hasar sebebiyle yapılan değer kaybı talepleri,
7) Tekerlekli/paletli ve zırhlı toplumsal müdahale araçları, belediye otobüsleri, yol süpürme araçları, itfaiye araçlarındaki hasar sebebiyle yapılan değer kaybı talepleri,
8) Yabancı plakalı araçların Türkiye’de karıştığı kazalarda yabancı plakalı araçlar için yapılan değer kaybı talepleri.
Yukarıda belirtilen durumlar değer kaybı hesabında dikkate alınmamakta ve gerçek zarar karşılanmamış olmaktaydı. Hayatın olağan akışına bakıldığı zaman yüksek modeldeki araçlarda meydana gelen kaza sonucu aracın mekanik, elektrik, elektronik ve döşeme aksamları değiştirildiğinde değer kaybı yaşanmaması mümkün değildir. Tüm bu dediklerimizi dikkate alan Anayasa Mahkemesi, 17/07/2020 tarih ve 2020/40 sayılı kararıyla Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinde bulunan “…bu kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda …’’ “… ve genel şartlarda…’’, 92. maddesindeki “Bu kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.’’ ibarelerinin Anayasa’ya aykırı olduğuna karar vermiştir. Böylece sigorta şirketinin sorumlu olduğu tazminatın kapsamı genel şartlarda öngörülen usul ve esasa tabi olmaktan çıkmıştır.
Bu iptal kararıyla birlikte; trafik kazası sonucu meydana gelen değer kaybı genel şartlara göre değil kanunlara göre belirlenecek ve bu zararı tazmin etmekle yükümlü olan sigorta şirketinin sorumluluğu da TBK’ya göre belirlenmiş olacaktır.
Comment (1)
Formalitelerde boğulmak yerine çözüm arayanların doğru adresi diyebilirim. Çok iyi işler çıkartıyorlar.